27 Kasım 2008 Perşembe

MFA/ELİF İÇİN



Sana bakıyorum elifim;gözlerinin içine
İnci tanelerin var;
Seni benden saklayan.
Yüreğim kapkaranlık
Mutluluk benden uzak
Gel artık bitsin bu hasret
Sensizlik elifim sensizlik…
Hatırlar mısın bilmem;yıllar önce
Sana bir tutkun
Seni hep kalbinde saklayan
Gözyaşlarında seni anan hep
Tüm cümlelerinde sensizlik
Yalnızlığa giden yolda Sana ulaşmak için
Seçilen bir sessizlik…

Çok hızlı hayat
Yetişemiyorum senin dalgalarına
Bazen korkuyorum girdabına girmeye
Yoruldum elifim çok yoruldum.
Yüklendiklerine bakıyorum da elifim
Seni hak etmediğimi düşünüyorum.
Bilmem ki seni çok seviyorum
Uzun bir yol biliyorum;seni sevmek
Özlemek elifim seni ve varlığını özlemek.

Ay ışığında elifim
Varlığımla diz çökmüşüm önüne
Ve bir göç var ötelere…
Yapayalnızım elifim yapayalnız
Sadece Sen varsın... ve Yağmur ve Açelya

20 mayıs 2008 MFA

25 Kasım 2008 Salı

ÖMER YUSUF CAN/BOŞLUK


ağıt güzel vakitlerindendir
estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
.......
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at
şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut
c.zarifoğlu



Gözlerini boşluktan alıkoydu bir an. Elinde tuttuğu çayın soğuduğunu farkına vardı sonra. Soğuyan çayla beraber soğumuştu tüm vücudu. Bardaktaki çayı diğer bardağa boşalttı ve sobanın üzerindeki çaya yöneldi. Kaynamaktan altında su kalmamıştı neredeyse. Bir bardak daha çay çıktı çaydanlıktan. Şekerini koydu ve yudumlamaya başladı çayını. Az önce boşlukta asılıyken düşündüklerini düşünmeye çalıştı yada düşünmediklerini. Bir bardak çay soğuyana kadar acaba o boşlukta neler olmuştu. İkindi ezanları okunmaya başladı bu sırada. Elindeki çayı hızlı hızlı bitirmeye gayret gösterdi. Medresenin kapısını kapadı avluda güvercinler rızıklarının peşindeydi. Onları ürküttüğü için içine bir sızı yerleşti. Mescidin bir köşesine geçip namazın sünnetine niyet etti ve namaza durduğu andan itibaren yine o boşluğa takıldı gözleri. Namazda ne okudu kaçıncı rekattaydı hiçbirini bilmiyordu. Selam verdi ve farz için saf tutan cemaatin arasına sıkıştı. Namaza durdu. Namazda bir şeyler düşünmemek için çabaladı kimin huzurunda durduğunu geçirdi aklından. Şeyhi geldi gözlerinin önüne. İlk ders alışı ilk tövbesi ilk boşluk ilk günah. İlk gözyaşı. Namaz bittiğinde odasına yöneldi ailesinden ayrıldığından beri dergahın bu küçük odasında kalır dergaha gelenlere hizmet ederdi. Kendini dergaha adamıştı. Eski arkadaşları bunu enayilikle ifade ediyorlarsa da bu onun için nefsini ezmenin bir ifadesiydi. Şeyhi ona hizmet nimettir dediğinden beri dergaha gelen en ufak bir çocuğa bile hizmette kusur etmezdi. Odasına çekildiğinde namaza gitmeden önce sobanın üzerindeki çaydanlağın altına su koymuştu kaynadığını fark etti ve bir bardak çay daha koydu kendine. Sonra yine boşluk git gide büyüyen boşluk. Onu ellerinden tutup eskiye götürmişti. Ailesinin yanına o günlere o telafisi zor günlere. O irin kokan, cıvık, adeta heryerine sıvaşmış günahın çepeçevre sardığı günlere. Hidayeti veren Allaha şükretti çayını yudumlarken. Eğer o olmasaydı o elinden tutmasaydı. O kabul etmeseydi. Şimdi kimbilir hangi günahın ortasında acılarla mutlu olduğunu düşündü fakat içini kemiren acılarla baş başa olacaktı. Gözleri nemlendi. Ağlayamasanız da ağlar gibi tavır takınınız hadisini düşündü gözlerinden yaşlar hücum etti etine. Ağlamanın nasıl bir nimet olduğunu düşündü. Gözlerinden sızan yaşların kalbini nasıl yumuşattığını kime nasıl anlatabilirdi. Çayını bitirmiş. Yerinden doğrulmuş ve kütüphanesine doğru adım attı bugün okuması gereken cüzünü okumak için kuranını aldı rahleye koydu ve önüne diz çöktü. Okumaya başladı .
Taha
Biz kuranı sana mutsuz olasın diye indirmedik.
Ancak korkan kimselere bir hatırlatma olarak.
Yeri ve yüce gökleri yaratandan bir iniş olarak.
Rahman arşa yerleşti
Göklerde ve yerde ve ikisi arasında ve nemli toprağın altında ne varsa,ona aittir.
Ve sen sesini yükseltsende!...çünkü o gerçekten gizliyi bilir ve hatta en saklısınıda.
Cüzünü tamamladı. Eline tesbihini aldı ve gözlerini kalbine gömerek ve tesbihini kalbibin üzerine sererek en derinlerden seslendi rabbine estağfirullahhhhhhh… boşluk bomboş kalmıştı şimdi.

15 Kasım 2008 Cumartesi

SANA / ÖMER YUSUF CAN




İşitilmeyen çığlıklar biriktirdim sana
Yüreğimin en mahrem yerinde
Uçarı sevdalara doladım boynumu
Ah ben bu halde nasıl kafa tutarım yalnızlığa

Öyle durup duracak mısın orda?
Bir adım atmaya mecalin yokmu ?
Yokmu hatırı en güzel yıldızında?
Biliyorum kaybolacak en onulmaz anda!

Ben oturup muzur bir çocuk gibi
Ağlayacağım
Kızma bana
bir kadın gibi beklide
Beklide ağlarken gelecek
gelecek olan


Sana yalın kendime yalanım şimdi
Sana yakın
kendime ırak
Sana
Hep sana
Kendimden sıyrıldıkça
Gözyaşıyla sana
Hatırı yokmu en basit bir anında.

2 Kasım 2008 Pazar

İNCE SIZI / ÖMER YUSUF CAN


İnce bir sızı akşamdan kalma
Bir ağustos böceği cızırtısında
Bir sızı geçmez tenhalarda
Koynumun derinliğinde

Artık, yok artık dedirtme
Koştuğum yollar hatırına
geçtiğim çitler hatırına
merhamet bir nebze

bir burukluk hazan mevsimi gibi
kapalı gibi gökyüzü
ağlamak üzere bulutlar
benden dolayıdır yıldızların
ahenksiz yanışı

şimdi koşar adım usul usul
tenhaları alıp git kendinle
bana kalsın çitlerin yalnızlığı
kalsın gökyüzünün sönüklüğü de.