26 Şubat 2009 Perşembe

ÖMER YUSUF CAN/UNUTUŞ








Çocuklar kadar masum olmak isterdik
Onlar kadar sevecen
Onlar kadar günaha uzak
Ama büyüdük
Büyürken dünya

Şimdi sesin yok yüzün hangi yöne dönük
Bilmiyorum
Çehremden hüzün damlarken
Oturup şiir yazmaktan başka
Çarem yok

Elini tutup yıldızlara kaçırsaydım seni
Oradan öylece bakarak yalnızlığa
Bir sigara içimi kadar
Yan yana kalabilseydik

Artık hiçbirşeyin önemi yok biliyorum
Farkındayım gökyüzüne dönük yüzümüz kara
Anladım ki çocukluktan çok uzaktayız
Ancak kocaman bir
unutuş paklar
Yalnızlığımızı…

25 Şubat 2009 Çarşamba

Ömer’in güncesi


Ömer’in güncesi

On gün rapor neyin var
- HİÇ
Hiçi olanın daha nesi olsun ki. Bel ağrısı birde sanırım migren. Bu bel ağrısı ile bu kadar kilometre kat etmeme şaşırmış olmalıyım. O çatısız evlerde karpuz kabuğu çıtlatmanın ayrı bir tadı var. Dostum sen neden burada olduğunu bilmiyorsun, bunun ne önemi var. Kemiklerin üşüdü mü hiç senin? Çatısız evlerin üzerine yağan karda üşüyen değildi sadece kemiklerim, bir yüreğim de nasiplendi ayazdan. Çok üşümek, çok üşümek, çok üşümek dostunun sıcaklığının yanında üşümek çok. Gereksiz cümlelerimi sırt çantama yükleyip bacaklarının arasında uçmak gökyüzünde. Acılarının x-rey e takılıp kalması. Kemerinizi çıkartın beyefendi diyen görevliye acaba yanlış mı geldim sorusunu neden sormadım düşüncesinin beyninizi işgal etmesi. Ve işte çıkartırımda kemerimi acılarıma ilişme. O sadece içimde patlar, içimde enkaz sonra. Sonra unuturum dedim seni o çatısız evlerde ama içime bu kadar sinmişken yanında ki bayanın yüzüğüne takılıyken gözlerin gel sen göz yaşlarını dizginle. Vıdı vıdı iki dost iki farklı kadını konuşurlar bir Birecik otobüsünde. İyi değiliz bildiğimiz tek şey bu hiç iyi değiliz. Bu çok kötü olduğumuz anlamına gelmez yani hiç iyi değilsek de çok kötü değiliz hamdolsun. Artık izin biter herkes yine kaldığı yerden acıları ile cebelleşmeye devam eder hiç şikayet etmeden sitemkar davranmadan acıların olgunluğuna sığınarak.

15 Şubat 2009 Pazar

MFA/ELİF'E DAİR







Elif’e dair,

Sokaklarda yapayalnız sabahın erken vakitleri seni görmek içindi her şey.Sadece ayak seslerim ve düşlerim vardı boş sokaklara yansıyan.Bir de tebessümün… Gözlerimin önünden gitmeyen…O sımsıcak karşılamaların,hiç bıkmadan kapıyı açmaların…
Gözlerindeki gülümseme beni hayata bağlamıştı sımsıkıca.
Sonra ilk senden öğrendim “ nasıl gidiyor hayat” felsefesini.Cevaplar aradım, büyük sandım kendimi sana ulaşabilecek kadar büyük.Sorular içinde boğuluyordum;fakat sana ulaşamıyordum.Tüm kelimelerini,bütün harflerini,dudaklarından dökülen bütün cümlelerini birleştiriyordum;fakat sana ulaşamıyordum.Seni ulaşılmaz yapan neydi böyle onu da bilmiyordum.Ulaşılmaz bir güzelliğin vardı hiç gitmeyen aklımdan hala ve şimdi. Ve bir telefon trafiğine takıldığımda anladım kaybettiğimi seni.İlk arayandın sen, halbuki ilk arayan sen olmamalıydın.

devamı

11 Şubat 2009 Çarşamba

ÖMER YUSUF CAN / NE ACI GÜNLER BUNLAR


Kendi dehlizlerinde kaybolan/gülüşlerini her çağrışında söz geçiremeyen yitirdiklerini yenileyen bir adamım ben. dünya dönüp dönüp üzerime kusarken bir iç burkulması ile uyandığımda. Güne iyi başla sözlerine ilenerek yaşayıp gidiyorum. Karamsarlıkla karakterize olmamak gerekiyor. Fakat acı ruhun fiyakasıdır lafı da dokunaklı bir yer eder hayatımda.Çünkü acı bir fanus gibi çevremizi sarmakta. İnanmıyorsanız etrafınıza etraflıca bir bakınız. Bu gün kalktığınızda hala dünyada onlarca insanın açlıktan hayatının son bulduğunu düşünüyorsanız gülmemek hakkınızı kullanabilirsiniz.Savaşın gölgesinde eriyip giden çocukları düşündükçe, boğazınıza düğümlenen ekmek parçasının diğer bir adıdır acı. Oturup ağlayalım mı dediğinizi duyar gibiyim. Becerebiliyorsan oturup ağla..

Yeni bir skeç geliyor
Skecin adı hahaha
.
.
.
.
.
.
.
Çok güzel hareket ti diyenler
şak şak şak..

kahkahaların ve alkışların arasında bombaların sesini asla duyamazsınız…

ahh ahh ahh…

8 Şubat 2009 Pazar

ÖMER YUSUF CAN / KISA FİLM


-motor
-sensin motor
Kamera kayıtta

Hayat bu işte (ne?)
Üzerine yorgan atıp ısıtamadığımız, sarmaladıkça itilip kakıldığımız. Ben dersimi çoktan aldım gereksinimlerimle yaşıyorum, lükslerim lükse kaçıyor.
Mavi bir gökyüzü
Bir paket sigara
Durmadan koşan bir adam
Taşlara takılan boyuna
çamur
Sonra
Karanlık
Karanlık
Karanlık
-kestiiik
-böyle kesip atamazsın.