10 Nisan 2009 Cuma


İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller'den sonra, yakınlarda Korku ve Yakarış adını taşıyan bir şiir kitabınız daha yayınlandı, Kitaplarınıza ilgi çekici isimler koyuyorsunuz . Bu son kitabınızın adıyla ilgili açıklama yapar mısınız?

Şiir kitaplarımın isimlerine sırayla bakarak gerçekten özel bir serüvene tanık olmak mümkün. İşaret çocukları bir bakıma işaret edilen, gösterilen, seçilen çocuklardır. Bunlarda birtakım manevi yetenekler vardır. Bunlar büyürler "Güzel adam" olurlar. "Yedi Güzel Adam" başlıklı kitap ve içinde yer alan şiirler, bu güzel adamları anlatır, Fakat bunlar adeta dünyevi, maddi bir mücadele içindedirler. Evet bir mücadele içindedirler. Soylu bir davanın kavgasını yaparlar. İçlerindeki soyluluk, manevi güç bu kitapta daha çok irilik, adele kuvveti, şecaat şeklinde belirginleşir. Öfkeli adamlardır bunlar. İri gövdelerine, rüzgarlı başlarına rağmen ipince bir yürekleri vardır. Hassastırlar. Aşık olurlar. Sevgilileri, anlatılan bu atmosfer içerisinde biraz belirsizdir. İyi gören gözler bu şiirleri okuduğunda sevgilinin zaman zaman bir kadın zamansa manevi bir özellik olduğunu görür. Davadır sevilen. Uğruna mücadele edilen şey: İslami bir öz. Ama henüz yola koyulmamıştırlar. Bir anlamda kabukta seyrederler. Ve işte bu "Yedi Güzel Adam" kitabından sonra "Menziller" gelir. Bu güzel adamlar belli bir menzile doğru yola koyulurlar. Allah ve Peygamber sevgilisi, dünya ihmal edilmeden ön plana çıkmaya başlar. Ve tasavvufi algılama daha netleşir. İşte son kitabımız olan "Korku ve Yakarış" menzile doğru yol alan güzel insanların, bu müminlerin vardıkları bir makamdır. Korku ve Yakarış makamı. İslami deyimiyle "Havf ü Reca" makamı. Bütün müminler bu makamda bulunurlar. Korkarlar Allah'tan ama aynı zamanda umarlar. Beklerler. Allah'ın af ve merhametini, lütuf ve keremini beklerler. Konuşmalar .s. 90

Şiirlerinize duyulan ilgiden memnun musunuz ?

Memnunum. Daha fazlasını da beklemiyorum. Şiirimin okuyucularını tanıyorum. Vasıflı okuyucu kitlesidir bu. Yoksa, özellikle başlangıçtaki "Anlaşılmıyor" ısrarları moralimi bozabilirdi. Bu konuda bir şeye işaret etmeden geçemiyeceğim. Belki bize öykünen bazı şairler gerçekten anlamsız şiiirler yazdılar ve yazıyorlar. Onlara anlamsızlığı benimsemelerini tavsiye etmem. Zor anlaşılılıkla, zor şiirle gerçekten anlaşılmaz abuk sabuk, hatta anlamsız olsun diye zorlanmış şiirler farklı şeylerdir. Şiirin ayağı yere basmalı diyorum, şimdilerde. Şairlere, yeni yeni şiire koyulanlara anlaşılır olmalarını salık veririm. Şiirin sırrını aynı zamanda anlaşılır olmanın içinde yakalamaya çalışsınlar. Keşke ben de en başta bunu yapabilseydim. Ah bu anlaşılmak konusu ne kadar geniş ve ilgi çekici. Bir Yunus Emre olmak isterdim. Herkes anlar onun şiirini. Bir okuma yazma bilmez, eğitim görmemiş köylü de, bir velî de. Onların hepsine birşey anlatır. Görünşte, ön planda basit bir yakarış, bir arz vardır. Bunun altı ise derinde de derindir. Herkes nasibi miktarıncayı eşeler, anlar, yararlanır. Onun için bu özellik yüksek şiir gücüyle birleşince milyonlar asırlardır sevegelmişlerdir, okuyagelmişlerdir onu. Konuşmalar. s. 94

http://www.milligazete.com.tr/haber/cahit-zarifoglu-ile-yapilan-konusmalar-283.htm
adresinden alınmıştır...

Hiç yorum yok: