19 Aralık 2008 Cuma

MFA/BİR KİTABIN ARDINDAN




Geçenlerde bir kitap okudum, “Adım Adım İstanbul” diye. Bir paragrafında diyordu ki;”yazara zorluk vermeyen yazı okuyana zevk vermez.”
Ne kadar doğru olduğunu Dücane Cündioğlu nun kitabı Göz İzi ni okuduktan sonra bir kez daha anladım.
Göz izi…Tasavvufun ya da hayatı anlamanın ön sözlerini o kadar derin o kadar içten ve o kadar yalın anlatmış ki; elinde kalemsiz yüreğinde sevgisiz sanmam ki okunsun bu kitap…
Yüzeysel bir yaşamın insan için bir anlam ifade etmediğini ve hiçbir zaman da insana bir kazanım sunmayacağını belirten yazar; düşünmenin,istemenin,
gerçek anlamda şaşakalmanın ve hakiki sorular sormanın zamanının geldiğini ve hatta çoktan gelip geçtiğini üzüntüyle ve sitemle anlatıyor.
Kitabın şöyle bir geneline baktığımızda gördüğümüz tablo şudur:
Bir insan resmi çizelim ki o resimde neler olsun?
Bir hayat tablosu ortaya koyalım ki bu tabloya neler yerleştirelim?
Anlayışın,anlamanın,hayata bakış tarzının ve sanat olarak bizlerin Sanatçısını anlaması ve bilmesi gerektiğini az söz ile çok güzel bir üslup ile önümüze sermiş dücane bey.
Kelimeler bazı konularda yetersiz kalır ve iş kelimelerin anlatabileceği son aşamayı dahi kullanmaya gelir.İşte Göz izi ve işte kelimelerin son hali…



Kitaptan notlar :
… çünkü bilmeli ki dalmadıkça düşünür, şaşakalmadıkça sanatçı olunmaz. Siyaset ve ticaretin tam da aksine, düşüncenin sermayesi dalgınlık, sanatın sermayesi şaşkınlıktır. ( sayfa 12 paragraf 3)

Düşünme, unutmamalı ki şaşkınlık evresinden sonra başlar, ardından merakla, dikkatle, dikkat kesilmekle yola devam eder. Düşünme bir kez başladı mı, şaşkınlık geride kalmış demektir. Bu durumda düşünür ne eyleyebilir, ne de düşleyebilir; sadece düşünür. (sayfa 21 paragraf 1)

Modern hayat insanı hakikat umanından hayretlere gark olmaktan alıkoyuyor. (sayfa 40 paragraf 1)

Gerçekte düşünmek için sözcüklere ihtiyaç duymayız; insan kavramlarla düşünür; düşüncelerini sözcüklerle ifade eder. Bu bir zorunluluk değil, ama inanız, bir gereklilik. (sayfa 57 paragraf son)

O halde ay talip , yüzünde göz izi kalmasından (utanmaktan) utanma, başkalarının yüzünde iz bırakmaktan (utanmamaktan) utan! (sayfa 67 paragraf son)

“istemek … bir şeyin olmasını istemek … gerçekten istemek nedir o halde?” diye sordu genç.
Ve sualinin cevabı hemen geldi :
İstemek olmayı istediğin , olmasını istediğin şey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek, hatta olmak için, olması için ölmek demek!

İstemek … bir şeyin olmasını istemek… onu dilemek… onu arzulamak… tutkuyla… hırsla…ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak… (sayfa 72)

Sohbet, kendini tanımayı gaye edinenlerin varolma sebebidir. Sohbet, varlığı düşünürken varlık içinde olduğunu hatırlamak için bir vesiledir. Sohbet kalıbın değil , kalbin ihtiyacıdır. (sayfa 81 paragraf 2)

Ey talip, yakındaki yakınlığı (bütünü) nasıl elde edebileceğini soruyorsun.
Söyleyeyim :
Değil “ yakındaki yakınlığı” , bilakis “uzaktaki yakınlığı” hatta “yakındaki uzaklığı” dahi talep etmekten vazgeç de utanç içinde uzaktaki uzaklığa doğru koş!
Aksi takdirde sevinç içinde helak olursun. (sayfa 110 son)

8 haziran 2008
mfa

2 yorum:

Adsız dedi ki...

dücane cündioğlu iyi bir düşünür..insanın tıkanmış zihin borularını açıyor sorularıyla değindiği konularla...göz izi de bu anlamda çok başarılı bir kitabı...phılo sophia loren'i de tavsiye ederim acizane...

ömer yusuf dedi ki...

sitenizdede bu kitabı şiddetle tavsiye ettiğinizi gördüm. dücane beyin yenişafaktaki yazılarıda okumaya değer. teşekkür ederiz ebru hanım